Otoportre Nedir? Otoportre Örnekleri

Otoportre tanım olarak sanatçının kendi görünümünü, içsel duygular veya çeşitli sebeplerden dolayı görsel olarak tasvir veya resmetmesine denir.

Otoporte geçmişten günümüze sanatçılar tarafından sıklıkla uygulanan bir resim türüdür. Sanat, en basit tanımıyla kişinin duygu, düşüncesini, isyanını veya ruh halini anlatmak için başvurduğu ve ortaya yaratıcı bir eser çıkarttığı yöntemdir. Özellikle kendi iç dünyasında yaşanılan çatışmasını veya hünerlerini göstermek için, sanatçılar eski çağlarda otoportre yöntemine başvururlardı. Kendisinin nasıl bir ruh halinde olduğunu ve kendisini nasıl gördüğün anlatmanın en iyi yolu otoportredir. Çoğu sanatçı otorportre çizimlerinde, direkt olarak kendini çizmez. Yaptığı çizime kendi ruh halini belirtecek bir kompozisyon, ton, vurgu eklerler. Böylelikle kendi iç dünyasını, kendi üzerinden ve kendi kaleminden tuvale aktarmaktadır. Böylelikle eseri inceleyen kişi sanatçı ile üst düzey bir empati kurabilmektedir.

Otoportre çalışmaların tek amacı bu değildir, bazı sanatçılar otoportre çalışmalarını, pratik ve referans çalışmaları olarak da kullanabilmektedir.

Otoportre denince akla, Vincent Van Gogh, Picasso, Rembrandt, M.C.Escher ve Frida Kahlo gibi önemli isimler gelmektedir. Bu sanatçılar otoportre alanında önde gelen eserler bırakmıştır.

Otoportrenin Sanattaki Yeri ve Önemi

Fotoğrafın olmadığı bir dönemde otoportreler elbette bir belge niteliği taşır. Örneğin Vincent ‘n hayatının belirli dönemlerinde yaptığı otoportrelerinde ruhsal durumunun nasıl değiştiğine tanık oluruz ve her otoporte bir hikâye anlatır. Özellikle sanatçı hakkında biyografik bilgiler elde etmek istediğimizde otoportreler oldukça önemli bir yeri bulunmaktadır. Bunun yanı sıra otoportre eserleri sayesinde resmin çizildi dönem hakkında da oldukça fazla bilgi sahibi oluruz. İnsanların yaşam tarzı, kılık kıyafet gibi birçok alanda otoportreler bize oldukça önemli bilgiler vermektedir.

Sanatsal olarak işlendiğinde otoportreler sanatçının kendi iç dünyasında yansıyan dışavurumculuğun en büyük örnekleridir. Sanat ve insanın iç dünyası arasındaki çatışmayı daha iyi anlamımızda otoportrelerin çok önemli yeri vardır.

Ressamlar Neden Otoportre Yapar?

Geçmişte boya malzemelerin azlığı ve pahalılığı nedeniyle resimler daha çok sipariş üzerine veya alıcının isteğine göre yapılırdı. Tüm bu engellere rağmen ressamlar hem kendilerini geliştirmek için hem de kendini gösterebilmek için bir çalışma yapmaya ihtiyaç duyarlardı.  Bu nedenle otoporte çizmek o dönemin ressamlarına oldukça fayda sağlamaktaydı. Ressamların kendi resimlerini çizmesi, onlara belli bir özgürlük sağlar ve tekniğini geliştirmesine de yardımcı olurdu. Bunun yanı sıra, ressam otoportre yaparken kendini, ruhsal durumunu da tuvale aktarır bu bakımdan ressamın kendi kimliğini-kişiliğini tanıması için de faydalıdır. Bir ressamın otoportre çalışmasının başlıca sebepleri şunlardır;

  • Modellik o dönemde pahalı ve zor bulunduğundan, ressamın kendini model olarak alması onun modele olan bağlılığını azaltır.
  • Boyanın pahalı ve zor bulunduğu dönemde, çeşitli amaçlar doğrultusunda ressamın otoportre çalışması onun pratik yapmasını sağlar,
  • Ressam kendi ruh halini ve bulundu içsel çatışmayı bir şekilde sanatında işlemek istediğinde otoportreler çok yardımcı olmaktadır.
  • Eski dönemde, sipariş almak isteyen sanatçılar bir sunum yapacaklarında, yeteneğini göstermek için kendi resimlerini göstermekteydi. Böylelikle sunum yaptığı kişi ressamın yeteneği hakkında çok kısa bir yoldan fikir sahibi olurdu.
  • Tarihte özellikle rönesans döneminde ressamlar atölyelerine gelen müşterilere teknik becerilerini göstermek için otoportrelerini kullanırlardı.

Örneğin; Jan Van Eyck in kırmızı türbanlı adam portresinin aslında bir otoportre olduğu düşünülüyor. Bu resim boyutu bakımından da oldukça küçüktür. Ressam muhtemelen bu eseri yanında taşıyıp, müşterilerine teknik becerisini örnek olarak göstermek için yapmıştır.

Ancak otoportre sadece sanatsal tekniği sergilemek ve geliştirmek için yapılan bir pratik değildir. Ressamın kendini tanıması sanatsal dilini bulması ve duygusal durumunu tuvale aktarmasıdır.

Otoportre Örnekleri ve Otoportre Resim Yapan Sanatçılar;

Birçok sanatçı, çeşitli nedenlerden dolayı otoportre eserler vermiştir. Van Gogh, Frida Kahlo, Picasso gibi sanatçılar otoportre alanında unutulmaz eserler vermiştir.

Vincent Van Gogh

Otoportre ressamları denince, akla gelen ilk isimlerden olan Vincent, kendi ruh halini otorportre çizimler üstünden anlatmıştır. Her ne kadar döneminde çizmiş olduğu otoportreler önemsenmese de şu an bakıldığında otoportre alanında öncü eserleri olan bir sanatçıdır.

Vincent’ın yaptığı her otoportrelerinde yaşadığı ve yıllar içinde başından geçen olayları görürüz bir belge doküman niteliğinde trajedinin yansıması öz çekim bir hikâye anlatıyor.

Leonardo da Vinci

Rönesansın önde gelen isimlerinden olan, Leonardo, 60 yaşlarında kendini resmetmiştir. Tam olarak bir tablo diyemesek de Leonardo’nun otoportresi günümüze varan bir eserdir.

Rembrandt

Rembrandt özellikle otoportre yapmayı oldukça seven bir ressamdır. 100 ü aşkın otoportresi bulunmaktadır. Bazı eserleri yağlı boya bazıları gravür bazıları ise karakalem olarak resmedilmiştir. Hollandalı ressam otoportre alanında akla gelen ve bu bağlamda en çok meşhur eserleri bulunan sanatçı olmaya büyük adaydır.

M.C.Escher

Esceher günümüz dönemine biraz daha yakın zamanda yaşamış ve özellikle optik ve illüzyonist resimleriyle ün salmış bir ressamdır. Kendi otoportresi de bu özelliğine ve namına yakışır şekilde bir metal topu tutarken ki yansımasını çizerek gerçekleştirmiştir.

Pablo Picasso

Kübizmin temsilcisi olan Picasso çeşitli yaşlarında kendi otoportrelerini resmetmiştir. Çalışma tarzının değişikliği sanatçı hakkında oldukça yorum yapabilmemize yol açmaktadır. Picasso’nun otoportre alanında unutulmaz eserleri bulunmaktadır.

Frida Kahlo

Frida Kahlo bir ressam olan ve gölgesinde kaldığı eşinden ayrıldıktan sonra kendini bir elinde makas diğer elinde kestiği uzun saçları ve üstünde her zaman giydiğinden farklı renksiz bir takım giymiş bir şekilde resmederek yalnızca bir kadın olarak görüldüğü kimliğini kırmak istemiştir.

Aynı zamanda hem ruhani hem de fiziki sorunları resme aktararak, oldukça önemli bir dışavurum sergilemiştir.

Aleyna Sofuoğlu
2003 yılında iki çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldim. Küçük yaştan beri resim çizmeyi ve yaratıcı süreç içinde bulunmayı sevdim. Liseyi Anadolu lisesi olarak okuduktan sonra 2021 yılında Yalova Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi resim bölümüne girdim. Şu an öğrenimi 2. sınıf olarak sürdürmekteyim. Sanatsal sürecin pratik ve uygulamalı tarafı kadar teorik ve tarih kısmına da önem vermekteyim. Bu alanlarda kendimi geliştirmek ve merakımı gidermek için yaratıcı sürecimi çeşitli okumalarla da desteklemekteyim. Resim teknikleri ve teknolojileri, eski ustaların kullandığı yöntemler ve resimlemenin temel-ana unsurları hakkında okumalar yapıp öğrendiklerimi elimden geldiğince aktarmak için yazılar yazmaktayım.

Öne Çıkan Yazılarımız